Hayaller ve Fanteziler Üzerine
Hayallerim hakkında düşündüğümde, kendimle ilgili hala anlamlandıramadığım pek çok gerçekle karşılaştım. Bu yazıyı yazarken hala bu gerçekleri tamamen anlayamadım ve bunları kendime sakladığım sürece asla anlayamayacağımı hissediyorum. Belki bu gerçeklerin ardına saklandığı şifrenin anahtarı "ben"den ziyade "başkası"dır. Bunu beni tanımayan üçüncü bir kişiye anlatıyormuşum gibi okumanızı isterim.
Çocukluğumdan beri, özellikle doğa içindeyken o doğayı gerçekten göremedim. Nedense o doğa bir simülasyonmuş gibi hayal kurardım. Bazen bu hayal "Gerçek doğa tamamen yok oldu ve ben onun olabilecek en gerçekçi versiyonunu bir simülasyon olarak deneyimli yorum. Bu simülasyonun kontrolü benim elimde ve istediğim zaman bunu kapatıp gerçek dünyaya dönebilirim. Gerçek bu kadar güzel ve etkileyici değil, fakat onun içinde yaşamak zorundayım." şeklindeyken, bazen de bu hayal "Bu simülasyon, beni gerçek dünyaya ve doğaya hazırlamak için geliştirildi ve bu simülasyonda bir şeyi çözmem gerekiyor ki bu sınavı geçip gerçek dünyada yaşamaya başlayabileyim." şeklinde oluyor.
Denizde yüzerken o denizin bir havuz olduğunu ve projeksiyonlarla kendimi kandırdığımı hayal ediyorum. Bir dağa tırmanırken bu dağın sadece bir koşu bandı olduğunu ve yine aynı şekilde projeksiyonlar ile kendimi kandırdığımı hayal ediyorum. Ormanlar rastgele bir şekilde tasarlanıp önüme konan bir engelli yürüyüş parkuru olabilir ve bunu asla bilemeyebilirim. Birilerinin benden bir sınavı geçmesini beklediğini ya da kendimi eğlendirmek için böyle bir oyuna girdiğimi düşünmek beni rahatlatıyor ve bunun neden beni rahatlattığını anlayamıyorum.
Şu ana dek yazdıklarıma baktığımda, iki uç arasında gidip geldiğimi görüyorum. Ya herkesin benden bir şeyler beklediğini, belli bir seviyenin üzerinde performans göstermem gerektiğini düşünüyorum, ya da hayatı sadece kendim için, kimsenin beklentilerine uymaya gerek duymadan yaşamam gerektiğini düşünüyorum. Yani ya herkes beni yargılıyor, ya da benden başka kimse yok. İki durum da gerçek değilse, neden bu ikiliğin içerisinde yaşamak zorundayım? Neden bu yüzden gözlerimin önündeki hiçbir şeyi sadece o şey olduğu için sevemiyorum?
Hayalden çıkıp "gerçek" dünyaya döndüğümde, bu ikilik yüzünden bir zindana kapatıyorum kendimi. Kendi hakkımda somut gerçekler bile bu yüzden bulanık bir aynadan bana bakıyorlar. Gerçekten bir erkek miyim yoksa sadece bir erkek rolü mü yapıyorum? Gerçekten bir otistik miyim yoksa sadece otistik rolü mü yapıyorum? Gerçekten kendimi seviyor muyum yoksa gerçekten sevebilecek hale gelene dek kendimi seviyormuş gibi mi davranıyorum? Ben bugün gerçekten toprağa meşe palamutları ekip deniz kıyısındaki kayalıklardan yukarı doğru yağan yağmuru izledim mi? Yoksa doğduktan birkaç ay sonra öldüm ve bütün bunlar daha 1 yaşına bile basmamış bir bebeğin yargılanması mı? Öyleyse ben ne yaptım ki böyle bir cezaya maruz kalıyorum?
Son kısmı anlamanız için hayatımın en başından bir anekdot anlatmam lazım: Ben sıvı atıkları dışarı atamayacak bir nedenle doğdum, borunun ucu tıkalıydı diyelim. Bu yüzden vücudum yavaş yavaş ölüyordu, hatta o zamanki doktorlar resmen öldüğümü bile söylemiş aileme. Eğer ailem benim hayata döndürülmem için çabalamasaydı, ilaç verilmesini ve sünnet edilmemi kabul etmeselerdi, belki bugün ben yoktum. Gerçi hala yok olabilirim, belki de bunlar benim ölmeden önce kurduğum hayallerimden ibaret. Öyleyse de bir bebeğe göre inanılmaz bir hayal gücüm varmış diyebilirim. Her ne olursa olsun, bir şey kesin bu senaryoda: Bunun bir sonu var.
Ahirete veya reenkarnasyona falan inanmam, somut olarak sonsuz hiçbir şey yoktur çünkü. Her şey ölür, çürür, dağılır ve biter. Bu yüzden benim ilgilendiğim tek zaman dilimi şimdi. Hayat. Şu an. Bu zaman diliminde ne yaşarsam o olacak. Öncesine de sonrasına da bir şey götüremem. Zamanda geriye gitsem bile o benim hayat çizgimde ileriye gitmemle mümkün olacak. Belki zaman düz değildir ama hayat dümdüz bir çizgidir bana göre. Bütün bunları düşündüğümde, simülasyon beni rahatlatıyor. Gerçeği adlandırmak, şekillendirmek, anlamlandırmak zor ama simülasyon çok kolay. Belki şöyle bir Matrix ayarında bir şey değil bu dediğim simülasyon, öyle kafaya göre uçup kaçamıyoruz ama en azından anlamlandırabiliriz. İçindeki sistemleri anlayabilir ve onları kullanabiliriz. Döngülerin işleyişini görüp ona göre rahatça yaşayabiliriz. Sistem içinde, kontrol elimizde olduğu sürece özgür olabiliriz.
Belki de aradığım şey budur. Belki de hayatımda bir şeylerin benim kontrolümde olduğunu bilmek istiyorum. Başkaları beni sınıyorsa bile bu sınava uyma kontrolü de elimdedir. Her ne olursa olsun, bu simülasyon, bu hayal içinde yaşamayı seviyorum. Bu ne anlama geliyor bilmiyorum ama bunu çözdüğümde her şey bitecek.
Yorumlar
Yorum Gönder